-
1 çok çabuk
adv. at no time -
2 çok çabuk
шIэхыщэ -
3 tepesi çok çabuk atmak
v. have a short fuse -
4 çabuk
1.1) бы́стро, ско́ро; жи́во; прово́рноçabuk çabuk — а) бы́стро-бы́стро; б) спе́шно, поспе́шно, на́скоро, на ско́рую ру́ку
çabuk çabuk solumak — учащённо дыша́ть
çabuk davran! — жи́во!
çabuk geçmek — бы́стро бежа́ть, мча́ться (о времени и т. п.)
çabuk ilerleyen — скороте́чный (о болезни)
çabuk (ol)! — бы́стро!, жи́во, живее!, скоре́й! (работай и т. п.)
çok çabuk — стремгла́в, о́чень бы́стро, стреми́тельно
daha çabuk — скоре́й, скоре́е; быстре́е
mümkün olduğu kadar çabuk или mümkün olabildiği kadar çabuk — как мо́жно скоре́е
2) бе́глоçocuk çabuk okuyor — ма́льчик бе́гло чита́ет
2.1) бы́стрый, ско́рый; прово́рный2) бе́глый (о чтении) -
5 çabuk
1.бы́стро, жи́во, прово́рноçabuk çabuk — а) бы́стро-бы́стро; б) поспе́шно
çabuk ol! — живе́й!
2.çok çabuk — стремгла́в, о́чень бы́стро
бы́стрый, ско́рый; прово́рный -
6 in no time (at all)
çok çabuk, çabucak -
7 korkak
1. خائف [خائِف]2. خواف [خَوَّاف]3. رعديد [رِعْدِيد]4. رعش [رَعِش]5. فرق [فَرِق]6. فزعة [فُزَعَة]7. فشل [فَشِل]8. متخوف [مُتَخَوِّف]9. متهيب [مُتَهَيِّب]10. يراع [يَرَاع] -
8 vite
1 à une allure rapide çabuk [ʧa'buk]2 en peu de temps çabuk [ʧa'buk]3 bientôt çabuk [ʧa'buk]◊Vous serez vite guéri. — çabuk iyileşeceksiniz.
-
9 reizbar
asabi, çabuk kızar, çabuk öfkelenir;er ist leicht \reizbar çok çabuk kızar [o öfkelenir] -
10 have a short fuse
v. çabuk sinirlenmek, tepesi çok çabuk atmak -
11 have a short fuse
v. çabuk sinirlenmek, tepesi çok çabuk atmak -
12 rasen
rasen ['ra:zən]viein Mann/Wagen kam um die Ecke gerast bir adam/araba hızla köşeyi döndü;mein Puls rast nabzım çok hızlı atıyor;die Zeit rast zaman çok çabuk geçiyordu machst mich \rasend beni çılgına döndürüyorsun -
13 فرق
Iفَرَّقَ1. açmakAnlamı: birbirini ayırmak2. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak3. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek4. dağılmakAnlamı: değer ve birimler belli etkenlerle, oranlı olarak bölünmek5. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak6. ayırmak7. dağıtmakAnlamı: toplu durumda bulunan kimse veya şeyleri birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmakIIفَرَق1. yılgıAnlamı: korku, dehşet2. haşyetAnlamı: korku, korkma3. havilAnlamı: hevl, korku4. pervaAnlamı: çekinme, sakınma, korku5. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku6. korku7. ezintiAnlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı8. ürküntüAnlamı: ürkme duygusu, tevahuş9. seherAnlamı: tan ağartısı, gün doğmadan önceki zaman10. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korku11. sabahAnlamı: günün başlangıcıفَرُقyüreksizAnlamı: korkak, tabansızIVفَرِق1. yüreksizAnlamı: korkak, tabansız2. korkakVفَرِقَkorkmakAnlamı: korku duymak, ürkmekVIفَرْق1. uçurumAnlamı: büyük fark2. ihtilâfAnlamı: ayrılık, anlaşmazlık3. çeşitlilikAnlamı: çeşidi çok olma durumu4. terslikAnlamı: ters olma durumu5. oransızlıkAnlamı: oransız olma durumu6. bağdaşmazlıkAnlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik7. ayrımAnlamı: benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, fark8. tenakuzAnlamı: çelişki9. farkAnlamı: başkalık, ayrım10. eşitsizlikAnlamı: eşit olmama durumu, müsavatsızlık11. uyuşmazlıkAnlamı: uyuşmama durumu12. anlaşmazlıkAnlamı: amaç ve düşünce ayrılığı, uyuşmazlık, ihtilâf13. kontrastAnlamı: karşıtlık, zıtlık14. ayrılıkAnlamı: ayrı olma durumu, birinden uzak düşmeفِرْق1. bazıAnlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit2. seksiyonAnlamı: bölüm3. fırkaAnlamı: insan topluluğu4. grup5. ekipAnlamı: takım, zümre6. hisseAnlamı: pay, nasip7. kaderAnlamı: alın yazısı, yazgı8. fasılAnlamı: bölüm, kısım9. sürüAnlamı: evcil hayvanlar topluluğu10. birtakımAnlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır11. takımAnlamı: topluluk12. cüz13. bölüm -
14 распространяться
несов.; сов. - распространи́ть(ся)1) ( достигать определенных пределов) yayılmak2) ( расширять круг своего действия) yayılmak; kapsamak ( охватывать); şümulü olmak, kapsamı içine almak (о законе и т. п.)э́то движе́ние распространи́лось по всему́ контине́нту — bu hareket tüm kıtayı kapsadı
3) (становиться известным, доступным) yayılmak; yaygınlaşmakслух распространи́лся о́чень бы́стро — söylenti çok çabuk yayıldı
э́та иде́я продолжа́ет распространя́ться — bu düşünce yaygınlaşmaya / yaygınlık kazanmaya devam etmektedir
4) (о свете, звуке, запахе и т. п.) yayılmak5) разг. ( пространно рассказывать) uzun uzadıya anlatmak -
15 расти
1) врз büyümek; bitmek (о растениях, волосах); boy atmak, boylanmak, sivrilmek ( становиться выше ростом)го́род растёт — şehir büyüyor
он рос в дере́вне — çocukluğu köyde geçmişti, köyde büyüyüp yetişmişti
э́то де́рево растёт о́чень бы́стро — bu ağaç çok çabuk boylanır
2) ( увеличиваться) artmak; genişlemek; kabarmak; ilerlemekнаселе́ние растёт — nüfus artıyor
дохо́ды расту́т — gelirler artıyor
их дру́жба растёт и кре́пнет — dostlukları ilerliyor, sağlamlaşıyor
вражда́ всё росла́ — düşmanlık kabardıkça kabarıyordu
расту́щее недово́льство — büyüyen hoşnutsuzluk
объём рабо́т растёт — çalışmaların hacmi genişliyor
сла́ва его́ растёт с ка́ждым днём — ünü günden güne yayılıyor
3) перен. ( совершенствоваться) büyümek, gelişmek, gelişmeler / başarılar kaydetmek4) (произрастать, водиться) yetişmek5) ( быть - о растениях) olmakв саду́ расту́т две я́блони — bahçede iki elma ağacı var
••там да́же трава́ не растёт — orada ot bile bitmez
-
16 in record time
(very quickly.) çok çabuk -
17 at no time
hemen, çabucak, çok çabuk -
18 at no time
hemen, çabucak, çok çabuk -
19 tükenmek
vi1) sich erschöpfen; (nesli \tükenmek) aussterben; ( umut) schwindensabrım tükendi meine Geduld ist erschöpft, meine Geduld ist am Ende, ich habe keine Geduld mehrtükeninceye kadar çalışmak bis zur Erschöpfung arbeitençok çabuk tükendi er hat sehr schnell abgebaut -
20 aufnehmen
auf|nehmenirr vt1) ( beginnen) başlamak (-e);Verhandlungen \aufnehmen görüşmelere başlamak;Kontakt mit jdm \aufnehmen biriyle temasa geçmek2) ( Gedanke) kapmaker kann alles sehr schnell \aufnehmen her şeyi çok çabuk kavrar4) ( Kredit) almak7) ( empfangen) kabul etmek; ( über Nacht) misafir etmek; ( im Krankenhaus) yatırmak (in -e); ( im Verein) kabul etmek (in -e);wieder aufgenommen werden tekrar alınmak [o kabul edilmek]8) ( sich messen)es mit jdm \aufnehmen können biriyle boy ölçüşebilmek, biriyle aşık atabilmek9) ( einen Vorschlag) karşılamak;einen Vorschlag gut \aufnehmen bir öneriyi iyi karşılamak
См. также в других словарях:
çok — sf. 1) Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı Bana matematik çok kolay geldi. F. R. Atay 2) zf. Aşırı bir biçimde Ben annemi çok severim. Birleşik Sözler çok anlamlı çok ayaklılar çokbilmiş çok çok … Çağatay Osmanlı Sözlük
çok koşan çabuk yorulur — sürekli çalışabilmek ve sonuç elde edebilmek için, harcanan çabanın yormayacak ölçüde olması gerekir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
pirinci (çok) su kaldırmamak (veya götürmemek) — (birinin) alıngan, çabuk darılır olmak, şakadan anlamamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
SÜR'AT-İ İNFİÂL — Çok çabuk gücenen, çabuk darılan … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
kapış kapış gitmek — çok çabuk satılmak, çok istenir olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dev adımlarla ilerlemek — çok çabuk ilerlemek, üst üste başarılar göstermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
makine gibi — çok çabuk, art arda, aynı biçimde yapılan veya olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
çat orada çat burada çat kapı arkasında — çok çabuk yer değiştiren bir şeyin durumunu anlatan bir söz Sizin sevgili bir yerde durmaz, çat orada çat burada çat kapı arkasındadır. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
CELALLİ — Çok çabuk kızan kimse … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HEZM — Çok çabuk kesmek. * Sür atle yemek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ataş gibi — çok çabuk pratik … Beypazari ağzindan sözcükler